Anneler ve çocukları arasındaki bağın ne kadar kuvvetli olduğunu anlatmamıza gerek bile yok.
26 yaşındaki Erica Allen Peden annesine tapıyordu. Bir gün aniden annesini kaybedince hayatı mahvoldu.
Erica ve annesi her daim çok yakındı. Beraber geçirdikleri her gün onlar için büyük bir nimetti.
“23 Nisan 2017’ydi. Eşimle beraber koltukta uzanıp kedimizin yaptığı komik bir harekete gülüyorduk. Ayağa kalkıp hazırlanmaya karar verdiğimde eşim Nick, ‘Nereye gidiyorsun’ diye sordu. Pazar günü sabah saat 10’du. Benden 7 dakika uzaktaki mesafede yaşayan annem, babam ve kardeşimi ziyarete gidecektim. Annem kısa süre önce ameliyat olmuştu ve dinleniyordu. Eşime, ‘Annemi görmeye gidiyorum. Her gün benimle vakit geçirmek istiyor’ dedim.
Söylediğim bu sözden dolayı ömür boyu utanç duyacağım. Çünkü böyle demek istememiştim. Ben böyle bir şey söylemezdim. Annemle vakit geçirmeyi çok severim. Onlar için bu şehirde yaşıyor ve çalışıyordum.
‘Her gün benimle vakit geçirmek istiyor’ dedikten hemen sonra telefonum çaldı. Kardeşim arıyordu. Paniklemişti ve ağlıyordu. ‘Annem nöbet geçirdi. Ne yapacağım bilmiyorum’ dedi.
Yedi yıllık cankurtaranlık tecrübem vardı. Kardeşime ambulansı aramasını söyledim. Nick endişeli gözlerle bana bakıyordu. O an bilmiyordum ama annem kardeşim beni aradıktan hemen sonra son nefesini vermiş. Eve iki ambulans gelmiş. Ben de telaşla giyinip çıkmaya hazırlanıyordum. Bir yandan da ağlıyordum.
Bir saat içinde annem hayatını kaybetti. Hepimiz şoktaydık.
1.5 yıldır annemle konuşamıyor, ona dokunamıyor, beraber dans edemiyor, televizyon izleyemiyor ve sinemaya gidemiyoruz.
26 yaşındayım. Dört çocuklu ailenin çocuğuyum. Kardeşlerime de annemizin son nefesini verdiği haberini ben söylemek zorunda kaldım. Annemin üstünde hayatını kaybettiği halıyı kaldırma görevi de 19 yaşındaki kardeşime düştü.”
Annesinin vefatından sonra Erica büyük bir boşluğa düştü.
Ölümü hayatını kökünden değiştirdi. Yaşından çok daha olgun bir yetişkin haline geldi.
“Annem öldükten sonra kendimi dine verdim. Her hafta anneannemle yemek yiyorum. Kız kardeşimin mezuniyet partisini düzenledim. Ablamın doğum öncesi partisini de organize ettim. Kızının vefatından bir yıl sonra dedem hayatını kaybetti. Dedemin cenazesinde konuşma görevi bana düştü. Erkek kardeşime annelik yapma sırası şimdi bende. Babamı her gün ararım ve konuşuruz.
Hayatımın en uzun 1.5 yılı oldu. Rüyamda annemi gördüm. Bana sarıldı. Kokusunu içime çektim. Bir yıl önceydi. Rüyamda ‘Seninle vakit geçirmeyi her şeyden çok severdim. Seni seviyorum’ deme şansı yakaladım.
Anneniz veya babanız öldüğünde kaç yaşında olduğunuzun önemi yok. Aklınıza gelen ilk şey ‘Başıma bunun geldiğine inanamıyorum’ oluyor.
Annesini kaybeden ‘This Is Us’ dizisinin yaratıcısı Dan Fogleman benim nasıl hissettiğimi bir söyleyişisinde, “Annem 10 yıl önce aniden hayatını kaybetti. Tutunduğum hayat ağacının dalı kırıldı ve hala yerdeyim” diyerek çok iyi özetlemiş.
Annenizi ve babanızı hayattalarken arayın. Kardeşlerinizi arayın. Dedelerinizi ve nenelerinizi yemeğe çıkartın. Parti yapın. Daha az çalışın. İnancınız olsun. İstediğinizde ağlayın. Annenizin kalbinize dokunan yumuşacık ellerini ve ‘Seni seviyorum’ deyişimi hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın.”
Erica’nın anlattıklarına bakılırsa annesi hayatındaki en önemli kişiymiş. Söylediklerinden etkilenmemek elde değil. Hayattalarken sevdiklerimize onları ne kadar sevdiğimizi sık sık hatırlatmalıyız. Ne zaman çok geç olacağını asla önceden göremiyorsunuz.
Erica’nın söylediklerini herkesin okuması için paylaşalım.